Yankı Odası
“‘Cevap vermiyorsunuz… öyleyse neden konuşayım sizinle? Her hafta sessizliğinize çarpmak için neden geleyim buraya? Yine de orada olmasaydınız, ayakta duramazdım. Bana biraz aydınlık bir yol, bir ufuk işaret etmenizi o kadar isterdim ki.’
Analistin sessizliği muallaklığın kapısını açar. Ne bir cevapsızlık ne de bir tepkisizliktir bu, eylemin kararsızlığına bağlanma, daha öte riske girmeye, kendindeki dayanılmaz çelişkileri taşımaya ve onları canlı kılmaya davettir.”
Riske Övgü, Anne Dufourmantelle.
Sessizliğin muallaktalığı.
Terapist sessizliği ile hastanın; içsel sesinin, açmazlarının, rüyalarının... kendisinde yankılanmasına izin verir. İki kişilik bir askıda kalma halidir bu.
Terapist duyar. Hastanın bilinmeyen karşısındaki dehşetini, değişimlenen anılarını tekrar tekrar dinler. Anne Dufourmantelle Riske Övgü kitabında ‘düşüncenin yani aynı zamanda duygunun devindiği yerde oyalanmak.’ şeklinde ifade ediyor.
Terapistin sessizliği hastada iç sesin- sessizliğin sınırlarını zorlar. Bu noktada sessizlik hastada sese dönüşen bir itki- girişim olabilir. Ses defalarca yankılanır terapistin üzerinden. Bu bağlamda terapi, yankı odasına benzetilebilir. Hastadan çıkan ve terapiste yönelen ve yankılanan ses. Duygu ve düşüncelerin serpilerek yayılması. İç sesin gözlenmesi.
Misilleme yapmadan gözlemlemek ve yatıştırmak. Ortak bir uzamda askıya almak ve hakikatin yankısına izin vermek.
O zaman dünya hafifler diyor Anne Dufourmantelle.
İç sesin inzivası...
Sessizlikten sese Yankı Odası.